Yalanlara doyduk



Kadının ülkemizde, kanunen “erkekle eşit” olmasına rağmen uygulamada eşit olmadığı hepimizce bilinen bir gerçektir.

Daha doğduğu andan itibaren o minicik bebekken başlar bu eşitsizlik. Kız bebek olduğu için istenmeyen o minicik yavru, sanki suç işlemiş gibi dünyaya gözünü açar. Babasının soyadını akıllı uslu bir şekilde taşımak zorundadır. Erkek çocuğu gibi ailesinin her türlü imkânına sorgusuz sualsiz sahip olamaz. O babasının terliklerini getirsin!

Erkek çocukların böyle bir mecburiyeti yok çünkü erkek o.

Oyuncaklarını istediği gibi dağıtamaz çünkü kızlar dağınık olamaz. Erkek kardeşinin dağıttığını da toplamalı hatta. Daha sonra da parasını, hayatını dağıtan erkeklerin arkasını toplayacağı gibi…

Oturup kalkarken eteğine dikkat etmeli öyle abisi gibi bacaklarını açarak oturamaz. Kızlar çok sesli gülemez, kılık kıyafeti düzgün olmalı. Hanım hanımcık olmalı, erkeklerin bakmasına izin vermiş olur, adı çıkar sonra!!

Annesine yardım etmek zorunda. İki kap yemeği yapamayan kız mı olurmuş. Erkek çocuk yumurtayı bile kırmaz, aslanlar gibi adamın önünde ona hizmet edecek bir kadın mutlaka olacak çünkü. Kız evde kalır yoksa, öğrendiği kendine kâr kalacak zaten. Çok şükür ki öğrendiklerini kullanabilecek!

 

O da büyüyünce evlenecek ve kocasına hizmet edecek. Çocuk doğuracak.

Kocasının soyadına yakışır şekilde hareket edecek bu seferde!

Annesi aydın bir kadın dahi olsa, o minik kız çocuğunun başında anneanne ve babaanneler olunca iki zıt düşüncenin içinde kendini bulmaya çalışır. Anne içine düştüğü adaletsiz ortamın içine getirdiği kızını, dişiyle tırnağıyla savunur. Bu savunma içinde zaten kendisini de kaybeder özgüvenini, değerlerini, doğrularını. Kimi zaman deli gibi mücadele eder, kiminde de dikte edilen düşünceleri kabullenir. Neden mi? Toplum öyle diyo… Yanlış düşünen kendisidir. Herkes aynı şeyi konuşurken o başka düşünüyor. Nerden bulduysa oğlan da bu gelini!

O minik kız büyür okula gider evde öğretilenlerle. “Kadın erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Erkek üstündür” öğretisiyle büyütülmüş kız çocuğu. Ne kadar karşı çıkarsa çıksın bu düşünceye, baba evinde (Baba Evi bu arada ananın o evde ne hakkı var ki!) okulda, iş yerinde, evliliğinde, sokakta, çarşıda, pazarda bu eşitlik var denen eşitsizlik hep karşısına çıkar.

Özgürleşemez kadın.

Özgür olabilmesi için çok mücadele etmesi gerekir.

Özgürlük dediği şey sadece insan gibi yaşamak, başka bir şey değil ki.

Bu mu çok gördüğünüz?

Okula diğer erkek çocukları gibi gitmek, kimseye muhtaç olmamak için çalışmak, gülmek istediğinde içinden geldiğince gülmek, dertleşmek istediğinde arkadaşıyla bir çay bahçesine gitmek, güzelliğini korkmadan yaşayabilmek, aşık olduğunda erkekler gibi ailesiyle paylaşabilmek, istediği renkte ayakkabısını giymek neden kadından esirgenir?

Tüm dünyaya savaş açması gerekir. Nice kızlarımız hala bu devirde üniversiteyi okuyabilmek için kendi öz anne ve babasına, abisine, ablasına hatta kendisinden küçük erkek kardeşine savaş açmak zorunda kalıyor. Annesinin başına vura vura ezmişler zaten. Kızının da aynı şeyleri yaşamasını istemiyor anne ya da zaten kaybolup gitmiştir insanca yaşamak düşüncesi varsa da ruhunda.

Okumak ta neyin nesi?

Çalışmak; o zaten bambaşka bir rezillik. Kadın kısmısı evinde otursun kocasının getirdiğine şükretsin. Hem elalem ne der? Erkek dışarda, kadın evde çalışmalı.

 

Erilleşen kadın, kocasına erkek olduğunu unutturduğu için istenmiyor.

Cahil kalan kadının, evde fikrine değer verilmiyor.

Süslenmekten korkan kadın, kendine bakmasını bilmeyen kadın olyor bu sefer de. Aldatılıyor.

Gece vakti sokakta aranıyor diye tecavüz ediliyor kadın.

Daha cinselliğin ne olduğunu bilmeyen minik kız çocuğu istediği için! taciz ediliyor.

Dışarda çalışmayı kendi istediği için, evinde ne yaparsa yapsın beğenilmiyor kadının. Bir çorbayı ısıtıp kocasının önüne koyamadı yaftası yapıştırılıyor bu seferde…

Erkeğe maaşı sorulmaz ama, kadının maaş kartı kocasının elindedir.

Acı, komik, ama maalesef gerçek bunlar!!!

Burada anlatmaya çalıştığım şeyler kadın dünyasının çok az sorunlarından birkaç tanesi. Ve inanın hepsi gerçek. 2021 Türkiye’sinde hepsi hala yaşanıyor.

Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamayın.

Burnunuz çok uzadı, yüzünüzdeki sahtelikleri görüyoruz, ağzınızdan çıkan süslü yalanlara alıştık.

Her gün, her an bir kadını fiziken ya da ruhen öldürüyorsunuz, yaralıyorsunuz, parça parça ediyorsunuz, dilim dilim doğruyorsunuz, limme limme ediyorsunuz.

Kadını bırakın insanca yaşasın artık…

Gözümüzün içine baka baka yalanlar söyleyerek kutlamayın kalsın…

 


Yorumlar

Popüler Yayınlar