İşlem sırası önemli!

 

Hepimiz biliriz matematikte, sayıların özellik ve işlemlerini anlatan aritmetik adında bir ders verilir. Aritmetikte işlemler belirlenmiş kurallara göre uygulanır. Önce parantezden başlanır işleme, parantez yoksa ikinci sırada üsler ele alınır, üsler de yoksa kökler halledilir. Ardından önce çarpar, sonra böler, sonra toplar, sonra da çıkartılır. Bu sıralamayı bir kez karıştırınca sonuç yanlış olur. Hele ki bu yanlış sınavda olmuşsa zaten zayıf notlar karneye geçer oturur. Çünkü sınavda tek bir hakkın vardır. Sonradan kâğıdı isteyip yeniden soruyu çözemezsin. Hocalarımız bu basit ama önemli sıralamayı bize tekrar tekrar anlatsalar da kimimiz dikkatsizliğimizden ya da şaşkınlığımızdan, aklımızın beş karış havalarda olmasından belki de, belki anlamadığımızdan, heyecandan, karıştırmaktan her nedense sonuç yanlış olur. Kimimiz de dosdoğru çözer çıkarız sınavdan.

Doğrusunu isterseniz çok başarılı olduğum bir ders değildi matematik. Derste anlardım ama çalışmazdım. Nasılsa anlamıştım. Bir özgüven, bir hava… Sonra zayıfı alınca da yıl sonunda sınıfta kalmayayım diye harıl harıl çalışmalar. Oysa zamanında çalışsaydım o kadar yorulmazdım. Ama nerede… Ders çalışmak çoğumuza olduğu gibi bana da sıkıcı gelirdi. Ortanın az üstü, en iyinin bir tık altında geçti okul başarım hep. Okulun en popüler, en yakışıklı hocası anneme “ah keşke çalışsa, o zaman çok başarılı olacak” dediğinde bir hevesle çalışmaya başlamıştım ama sonra yine bıraktım.

Birçoğumuz sormuşuzdur “matematik ne işimize yarayacak hocam” diye. Sayısalcılar formüllerle uğraşmak zorunda ama sözelciler niye öğrensin ki? Öğrendiğimiz her şeyin hayat formülünde bir yeri olduğunu anlattı o güzel insanlar.  Bıkmadan yorulmadan hem de. Kimimiz anladık, kimimiz de önemsemedik.

İnsan doğduğu andan itibaren öğrenmeye başlar. Ailesinden, okulundan, çevresinden hep bir şeyler öğrenir. İyi ya da kötülükleri dünyaya gözünü açtığından itibaren kendisine katar. Doğuştan gelen karakter özelliklerini de göz ardı etmemek gerek bu arada. Gelecek için anın tadını kaçırdığımız çoktur.

Mutlu olmak ne demek bilmiyoruz aslında. Bize dayatılan hayatlara erişebilmek için var gücümüzle uğraşıp kim olduğumuzu unutuyoruz. Okul bitiyor, işe giriliyor, evlenilip çoluk çocuk sahibi olunuyor. Kariyer savaşı, ev taksiti, araba taksiti, okul taksiti arasında koştururken, mutluluğun kredi kartının limitsizliğinde ve banka hesaplarının bol sıfırlı hallerinde olduğunu düşünürüz.

Mutlu olmak için para, kariyer, en iyi imkânlar önemsizdir demiyorum. Hayatta her şeyden yeteri kadar olması gerekiyor. Burada altı çizilecek olan “yeteri” nin miktarıdır. Kimine göre sade bir ev yeter, kimine de boğazda bir yalı. Bir kalıbı yok yeterinin. Severek yapılan, yaşanılan şeyler bizi mutlu eder. İsteklerimizin karşılanması bizi mutlu eder. Ne istediğimizi bilmek en önemlisidir.

Hayatta her nerede olursak olalım mutlu yaşamayı istemek hepimizin hakkı. Her insanın bir derdi, bir hikâyesi vardır. Alışılagelmiş hayatlarda hayat bulmaya çalışırken, bir gün bir yerde kendi içimizle karşılaştığımızda keyif alabiliyorsak ne mutlu bize.

Öğretilen ve dayatılan hayatlarda kayboluyoruz. Ne istediğimiz değil, nasıl olmamız gerektiği öğretilen hayatlarda kayboluyoruz. Mutsuz evlilikler, başarısız ebeveynlikler, iş hayatı… Her şey birbirine karışıyor. Yüzeysel arkadaşlıklar, samimiyetsizlik… Yaşanılmaz bir hal alıyor hayat. Yaşadıklarımız bizi kendimizin dışında biri yapıyor. Olmak istediğimiz değil de olmaktan korktuğumuz hayatlarda buluyoruz kendimizi bazen. Hayatı planlamak elbette mümkün olmuyor. Karşımıza nelerin çıkacağını bize söyleyen fallar da yok. Hayal bile edemeyeceğimiz engeller veya fırsatlar çıkabilir karşımıza. Ne istediğimize, ne yapmamız gerektiğine karar verirken çok bilinmezli denklemlerle karşılaştığımız anlar çoğumuzda olmuştur. Duygularımız, mantığımız, bizden istenenler, istediklerimiz, imkânlarımız vs… Dört işlemi burada sırasıyla yapalım işte o zaman. Değerlerimizi belirleyip önce çarpıp sonra değer sırasına koyabilmek için bölüp, gerekenleri hayatımıza toplayarak gereksizleri kolaylıkla çıkartmalıyız. Duygulara yenik düşmeden mutluluk formülümüz için gerekli değerleri yerlerine koyup dikkatlice sırasıyla işlemleri yaparak doğru sonuca ulaşmalıyız.  

Sözün özü, ömrümüzün ne uzunlukta olacağını nasıl olacağını bilmiyoruz. Bu süreçte mutlu yaşamayı dünyadaki tüm insanlar ister. Mutluluk formülü kişiye göre değişir. Mutluluğumuzun formülünü oluşturup doğru sonuca ulaşmak için ne istediğimizi belirleyip işlemlerini doğru yapmak gerek.

Olmak istediğimiz mi? Olduğumuz mu?

İşlem sırası önemli J

 

 


Yorumlar

Popüler Yayınlar